16 Mayıs 2015 Cumartesi

Feminist misin? HAYIR, İNSAN!


Kadın olarak bir erkeğe eşit olmaya verdiğim savaşı, insan olmaya harcasaymışım keşke. Çünkü inanıyorsam eğer –ki inşallah iman ediyorum- ben, bir diğerine üstünlüğüm ancak takvam ile mümkündür. Buna rasulüm Muhammed Mustafa (s.a.v) şahittir.

Ben Müslüman, feminist, evli bir kadındım. Aslında yazıya burada son verip ibret olsun diyerek –ki bu ilk cümle bir fıkra da olabilir- girizgahımı afiş yapıp asmak gerekir; ama neyse…

Ben Müslüman bir kadınım… Hani öyle dört dörtlük değil, ama karınca kararınca Allah’ın emrine riayet gayretinde. Müslüman kimliğimle gurur duydum her daim. 28 şubatı yaşadım, örtüme uzanan ellere küfürler bastım. Sebebime jandarma istihbaratın toplanmışlığı bile vardır, ama yılmadım. Haykırdım: Ben Müslümanım diye. –Şimdi bunlar ne alaka diyen arkadaşım, sonuna kadar gelebilirsen ve dahi ben kafamdakileri bir sıraya dizip de toparlayabilirsem anlayacaksın inşallah.-

Ben feminist bir kadınım/kadındım. Eşitlik der de başka bir şey demezdim. Hani çok affedersiniz “erkekler sidik yarışına girse, benim ne eksiğim var” diyecek kadar. Erkek egemenliğinden(!), üstünlüğünden(!), hegemonyasından öyle bir tiksinirdim ki babamın karşısına geçip “Erkek olduğun için senden nefret ediyorum, yalnız babam olduğun için de çok seviyorum” demişliğim bile vardır.



Ben evli bir kadınım. Bir evladım var. Doğal olarak bir de kocam. Bir evlilik ki, aksiyon filmine gerek yok. Eşitsizlik kıyamet koparıyor/du evimde. “Sen gece arkadaşlarınla maça gidersen, ben de çıkar kendi arkadaşlarımla gezerim. Benim senden ne farkım var?”larla başlayan kavgalar, çayın suyunu ben koydum sen demleyeceksine kadar varır/dı. Eşim şaşkın, “sen Müslüman bir kadınsın, gece vakti sokaklarda, otobüslerde, bu ortamda; uygun mu?” “Ah! Yanılıyorsun kocacım, ben feminist bir kadınım, sen bana karışamazsın ve senin yapabildiğin her şeyi ben de yaparım!”

Şaka değil bunlar, bilenler bilir. Şimdi bana garip gelenler feminist yoldaşlarıma(!) çok da normal gelir. Hamileyken “Keşke erkekler doğurabilse çocuğu” diye hayıflanıp emzirirken “Ben doğurdum sen de emzirsen bari” diyecek kadar akıl tutulması yaşamışlığım bile vardır. Eşit şartlar için verdiğim mücadeleden azmim ve inadım ile galip geldim nihayetinde ki eşim pes etmiş de olabilir. İşte hikayenin eğlenceli kısmı tam olarak burada başladı.

Ben artık eşit, feminist, evli ve Müslüman bir kadınım/dım. –dikkat ederseniz artık benim ilk sıfatım eşit, ikincisi ise feminist olmamdı.- Her işi bölüştük eşimle. Pazara gittim, markete gittim, tamir yaptım, çocuk baktım, çalıştım; para kazandım. Çünkü ben eşittim ve onun yapabildiği, onun sorumluluğu dahilindeki her işi yapmaya muktedirdim. Geceleri çocuk baktı o da. Ev işine yardım etti, çayı demledi, yerleri sildi. Sonra ben kalabalığa kapıldım, eşittim ya elimden gelenleri hemcinslerime ve karşı cinslerime daha çok kanıtlamak ister gibi koşturmacama yenilerini ekledim. Durmayı, ardıma bakmayı düşünemedim. Allah’ın rızası mı? Unutmayın! Ben önce eşit, sonra feminist, evli ve nihayetinde Müslüman bir kadın idim... 28 şubatta Müslümanım diye yırtılan gırtlağımın daha mühim bir cümlesi vardı artık: “Ben eşit bir kadınım!”

Bir gün ayaklarım çok ağrıdı. Gün boyu koşturmaktan su toplamış, altı nasırlanmış ayaklarıma baktım. Ah benim cennet kokası ayaklarım! Eşitlik uğruna nasırlara yuva olmuş, altına serilen cennetleri ardına koymuş ayaklarım! Durdum. Ve aslında ağrıyan yerimin ayaklarım değil ruhum olduğunun farkına vardım. Ben kadındım. Allah bana “cemal” sıfatı ile tezahür etmişti. Kocama ve dahi tüm erkeklere ise “celal” sıfatı ile. Aynaya koştum. Cemalin yok olduğunu gördüm çoktan, uzun uzun celali seyrettim. Durdum. Olduğum yerde, öylece, hiçbir şey yapmadan durdum.

Uğruna savaşını verdiğim eşitliği kaç on gün sorguladım bilmem. Bildiğim şudur ki yapabileceklerimi yapmıyor olmam beni eksik kılacaksa eksik kalsaymış keşke bir yanım. Kadın olarak bir erkeğe eşit olmaya verdiğim savaşı, insan olmaya harcasaymışım keşke. Çünkü inanıyorsam eğer –ki inşallah iman ediyorum- ben, bir diğerine üstünlüğüm ancak takvam ile mümkündür. Buna rasulüm Muhammed Mustafa (s.a.v) şahittir. Ben inanıyorsam eğer kanunum da kitabım da hakkım da Kuran ile muhafaza edilmiştir. Yenilen bir hakkım varsa dünyada -ki bunu yiyenin cinsiyeti umurumda değil artık- adil olan rabbim muntakim sıfatı ile kulunun yanında olacaktır.

Nereden nereye dediğinizi duyar gibiyim! Belki de gülüyorsunuz bana. Acıyorsunuzdur hatta. Ama tecrübe ile anladım ki feminizm kadını eşit değil, erkek yapıyor. Anneyi ana değil bakıcı yapıyor. Müslümanı önceliklerinden sıyırıp Allah’ın adaletine karşı kendi adaletini kurmaya çalışan bir varlık yapıyor. Oysa ben isterim ki Müslüman bir kadın olayım. Eşitliğim ve üstünlüğüm takva ile olsun. Ve bir ana olarak ayaklarımın altı cennet koksun…

via
@imtihandevesus

2 yorum:

  1. "tecrübe ile anladım ki feminizm kadını eşit değil, erkek yapıyor. Anneyi ana değil bakıcı yapıyor. Müslümanı önceliklerinden sıyırıp Allah’ın adaletine karşı kendi adaletini kurmaya çalışan bir varlık yapıyor. Oysa ben isterim ki Müslüman bir kadın olayım. Eşitliğim ve üstünlüğüm takva ile olsun. Ve bir ana olarak ayaklarımın altı cennet koksun…"

    Farkındalığınız, Yeni kimliğiniz, tahkiki imanınız Hayırlara ve İlahi rızaya muhatap olsun inşaAllah.... :-)

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil