15 Mayıs 2015 Cuma

Neden Pembe Metrobüse Evet?



Öncelikle kendimi, müslüman bir kadın hakları savunucusu olarak
tanımladığımı belirterek söze başlayayım.

Geçtiğimiz günlerde Özgecan cinayeti vesilesiyle kadın cinayetleri ve
kadına karşı şiddet problemlerimizi tartışmaya başladık. Ardından, kadınların
tek sorunu cinayet, şiddet ve tecavüz değil, kadınların hayatı bu ülkede her an ve
her yerde erkek tacizi ile zorlaştırılıyor. Bundan da bıktık artık, demeye başladık.
Yani aslında kadınlar tecavüze, öldürülmeye karşı çıktıkları gibi, gündelik
hayatta sürekli maruz kaldıkları bu taciz baskısını da gündeme getirdiler. İşte
tartışmanın tacize evrildiği ve #sendeanlat hashtagi ile trendtopic olduğu, yani
çokça konuşulup tartışıldığı gün öne çıkan tartışmalardan birisi de pembe
metrobüs oldu.


Bu kadar uzun bir girişgah yapmamın nedeni, pembe metrobüsün,
kadın cinayetleri, kadına yönelik şiddet sorunlarına karşı bir önlem olarak
gündeme getirilmediğine dikkat çekmek istemem. Pembe metrobüs, kadına
karşı şiddet, tecavüz, cinayete dair bir çözüm önerisi değildir. Kadınların
yaşadığı taciz problemine dair bir –ara- çözüm önerisidir
Takip ettiğim kadarıyla pembe metrobüse karşı çıkan arkadaşlarımın
karşı çıkış cümleleri şöyle: “Neden erkek yüzünden kadına bir şey yaptırılıyor!”,
“Neden kadın ayrıştırılıyor!”, “Neden tacize uğradığı için kadın cezalandırılıyor!”
Bunlar feminist bir bakış açısıyla duruma baktığımızda vereceğimiz
tepkilerdir. Bense böyle bakmak zorunda değiliz diyorum.
Öncelikle metrobüs hepimizin bildiği gibi kapasitesi belli bir ulaşım aracı.
Buna ragmen birçok kadın onu kullanarak işlerine, okullarına gitmek zorundalar.
Dolayısıyla “Belediye pembe metrobüs yapacağına metrobüsteki izdiham
sorununu çözsün!” demek, afaki kaçar. O izdihamın çözülmesi için aynı güzergah
üzerinde raylı sistemin ve deniz taşımacılığının da hayata geçirilerek yolcunun
bir kısmının kaydırılması gerektiğini hepimiz biliyoruz. Şuan bu projelere dair
çalışmalar olsa da bunların zaman alan projeler olduğunu bildiğimiz gibi. Öyleyse
afaki konuşmayalım.

Bir diğer gerekçe “Metrobüstekini çözdün, metroda da uğruyor, otobüste
de uğruyor, sokakta da uğruyor. Pembe metrobüs yapınca onları bitirmiş mi
olacaksın?!” Benim okuduğum kadarıyla hiç kimsenin böyle bir iddiası yok.
Hepimiz, yalnızca pembe metrobüsün, tüm tacizlerini bitirmeyeceğini biliyoruz
ancak yine hepimiz, otobüslerin eskisi kadar kalabalık olmadığını, bu tür tacizleri
yapanların kalabalık araçlara ihtiyaç duyduğunu, dolayısıyla onlar için ‘en ideal’
aracın metrobüs olduğunu ve bunu yapmaya niyetli olanların genellikle
metrobüsü tercih edeceklerini de biliyoruz.

Örtülü, açık, çarşaflı, minili metrobüsü sürekli kullanan tüm kadınların ve
genç kızların en az bir kez taciz yahut taciz girişimine maruz kaldığını var
saymak hiç de zor değil. Simsiyah ve alabildiğine bol bir çarşaf içindeki kadına
kalabalıktan yararlanarak arkadan nasıl taciz ettiğine dair bir video izlemiştim.
Olayı farkeden bir kişi gizlice telefonuna kaydedip yayınlamış. Kadıncağız bir
yandan kaçmaya çalışıyor, diğer yandan kalabalıktan faydalanan sapığın
pişkinliğiyle karşı karşıya kalıyor. Dillendirmek istemedik, kimselere anlatmak
istemedik çünkü adamın yaptığı hızlıca unutulur ve biz, ‘ısırılmış elma’ olarak
görülmeye başlanırız. Hiç olmamış gibi davranmaya çalışırız. Pardesülü kaç
arkadaşımın bana titreyerek, ağlayarak yaşadığı tacizi anlattığını söylememe
gerek var mı? Hangimiz gözlü, sözlü hatta fiziksel taciz yada taciz girişimine
maruz kalmadık toplu taşıma araçlarında? Hangimiz metrobüsteki tacizlere dair
kendimizce önlemler almadık? Metrobüs kullandığım günlerde neden büyük kol
çantalarımı tercih edip kendime kalkan ediyorum yahut sırt çantası takıyorum
ben? Kimbilir bu yazıyı okuyanların daha ne yöntemleri vardır. İşte bu kadınları,
bizi, kendimizi -en azından metrobüslerde- bu tacizden kurtarmaktan
bahsediyoruz.

Benim pembemetrobüse karşı çıkanlara sormak istediğim bir soru var.
Şimdi siz, her gün metrobüs kullanmak zorunda olan bu kadınlara, “Bu
kalabalığa gelemiyorsan taksi tut” mu diyorsunuz? Elbette demiyorsunuz,
diyemeyiz. O zaman “Bu tacizi her gün çekmeye devam et, ta ki bütüün bu
sistem değişene, erkekler daha eğitimli, kadına daha saygılı bir hale
gelene, tacize dair cezalar arttırılana, aynı zamanda toplu taşıma
araçlarında tacizi tespit edecek sistemler kurulana (ki bu da pek mümkün
değil çünkü bu suç, ispatı, yakalaması, şahidi çok zor bir suç), polisler taciz
şikayetlerini daha ciddi ele alana… kadar” mı diyorsunuz? Çünkü önerdiğiniz
şey, tam olarak bu kapıya çıkıyor.

Şöyle düşünelim. Bir ülkede güvenli olmayan maden ocakları var. İşçiler
oraya çalışmaya gittikleri her gün, madene adım attıkları her gün güvenliklerini
tehdit eden bir yere adım atmış oluyorlar. Birileri çıkıyor ve diyor ki işçileri bu
madenlerden ivedilikle kurtaralım. Siz ne diyorsunuz? “Hayır, biz buna karşıyız!”
Gerekçeleriniz ise şöyle:
- Ülkedeki tüm maden işletmeciliği  kanunları yeniden düzenlensin. Tüm maden
işletmeciliği sistemi değiştirilsin. Bu madenler de elbet o zaman kendiliğinden
kapanacaktır.

- Ayrıca maden işçilerinin tek sorunu bu değil ki. Toplu sözleşme haklarını da
alamıyorlar, onu da almaları lazım. Barınma proplemleri de var, onlara da care
bulunması lazım. Asıl bunları halletmeliyiz.
- Bununla birlikte madencileri o madenlerden çıkarmak, onların biz bu
patronlara söz geçiremiyoruz, o zaman madencileri madenlerden çıkaralım
demiş olunuyor. Neden madencileri çıkarıyormuşuz. Devlet bu patronlara söz
geçirsin, bu madenler daha güvenli hale gelsin.
Teker teker cevap vereyim:

1- Doğru, o madenler kendiliğinden kapanır ama ne kadar zaman sonra
Ben diyorum ki evvela bu madencileri ivedilikle bu madenden kurtaralım.
Bununla birlikte elbette madenciliğe dair tüm o yeni düzenlemeler yapılsın.
2- Madencileri hızlıca o madenden kurtarma imkanımız varken, bunu yapmayıp,
onların diğer problemlerini öne sürmek o kadar anlamsız ki. Diğer problemleri
için de diğer çözümler, düşünülüp, tartışılıp, yürürlüğe konmali elbette.
3- O patronlar o madenleri bir sistemin ürünü olarak kurabildiler ve açık
tutabiliyorlar. Madenleri kapatmak için sistemi değiştirmek lazım. Başa
dönüyoruz, bu, zaman alacak bir şey. Madem elimizde imkan var, madencileri o
madenden bir gün bile fazla çalışmadan çekip kurtarmamız gerekiyor ilkin. Bir
yandan da tüm o baştan düzenlemeler yapılacak tabi ki.
Arkadaşlar, özetle, bir şeyi görmüyorsunuz: Yerine getirilmesi aylar,
yıllar alacak olan büyük çözüm önerilerini sunup, neden kadınları hemen
yarın bu tacizden kurtarıyormuşuz, asıl bunlar çözülsün diyorsunuz. Oysa,
tüm toplu taşıma araçlarında yapamıyor muyuz? Olsun en kalabalık
olanında yaparız. Tüm kadınları kurtaramıyoruz muyuz? Olsun.
Türkiyenin en kalabalık kentinin en kalabalık aracını kullanan, en yoğun
kadın yolcu grubunu kurtarırız. En azından o genç kızlar ve kadınlar, en
azından metrobüs seyahati boyunca rahat ederler. Bu bile bir şey değil
Japonya dünyanın en modern ülkelerinden birisi. Bununla bilrikte ateist
inancın en yoğun olduğu ülkelerden de biri. Dolayısıyla olayın dinle hiç alakası
yok. Bu modern ve inançsız ülke, bu uygulamayı yapıyor. Peki ne zarar görüyor
bu uygulamadan?

Pembe metrobüse karşı çıkanların son gerekçelerine de değinerek yazımı
tamamlayacağım. “Bu adamlar kesin o metrobüslere binmeyen kadınlara kötü
gözle bakarlar.”, “Bu adamlar kesin ona binmeyen kadınlara taciz uygularlar.
Sonra kadın şikayetçi olunca, iktidar da  ‘eee, pembesine binseydiniz’ der.
Sekülerler bir zamanlar başörtülülerin üniversite okumalarına şiddetle
karşı çıkarlardı. Gerekçelerini sorduğunuzda ise sadece korkularını anlatırlardı.
“Bunlar kesin şeriatı getirirler.” “Bu serbestlik gelirse okullarda başıaçık kızlara
kötü gözle bakılır.” “Başörtü serbestliği gelirse başını örtmeyen kızlara baskı
uygulanır.” Serbestlik geldi. Peki ne oldu? Hiç.

Pembe metrobüs uygulaması pekala bahsettiğiniz olumsuz sonuçları en
aza indirgeyecek şekilde düzenlenebilir. Örneğin yoğun saatlerde uygulanır,
böylece yolcular tamamiyle ayrışmamış, diğer metrobüse binen kadınların
yadırganacağı derecede bir genel fotograf oluşmamış olur. Örneğin çok sık olur.
Kadınlar beylere nazaran daha da rahat yolculuk ederler. Bunlar, aşılmayacak
şeyler değil ve çok kısa bir sürede hayata geçirilebilecek ve binlerce kadını
rahatlatacak bir uygulama bu.

Hukukta ‘maslahata binaen’ diye bir söz vardır. Bir tarafta var olduğuna
emin olduğumuz ve binlerce kadını kapsayan bir maslahat (fayda) var.
Diğer tarafta ise bir takım ihtimaller ve korkular var.
Bir grup, madencileri hemen yarın madenden çıkaralım ve diğer taraftan
da tüm sistemi yeniden oluşturalım diyor. Diğer grupsa madencileri madenden
çıkarırsak bir kısmının canı yine tehlikeye girebilir. Hepsi madende çalışmaya
devam etsin. Biz tüm kanunları, patronları, sistemi değiştirelim. Bunlar yerine
geldiğinde madenciler de kendiliğinden kurtulacak diyor.
Koca bir maslahatı, ortaya çıkma ihtimali tedbirlerle azaltılabilecek
korku ve ihtimallere kurban etmeli miyiz?

Bu iki gruptan hangisinin önerilerinin daha makul olduğu kararını, siz değerli
okuyuculara bırakıyorum.

Selam ederim.


Meryem Rabia

2 yorum:

  1. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  2. "Hem feministim hem Müslüman.."
    Yok böyle bir memleket! Çok şükür sadece Müslümanım.
    Üstelik; bir yılda, ortalama bir ayı otobüste geçen bir Müslümanım. Buna rağmen pembe minibüs uygulamasının karşısındayım. Aslında bir alternatif olarak sunulmasında mahsur görmüyorum ama bu ayrıştırmanın bir sonunun da olmayacağını düşünüyorum. Allah'ın kadını ve erkeği bir dünyada yaratmasına karşılık insanların bu dünyayı birbirinden ayırma çabalarına anlam veremiyorum. "Madem ayrı ayrı daha mutlu olacaktık, keşke biri Harem öteki Selam olan iki dünya olsaydı da sorun kökten çözülseydi" diye düşünmeden edemiyorum.
    "Muhafazakar Müslüman" genç kardeşlerimin karşı cinse karşı ördükleri o sert duvara da anlam veremiyorum.
    Birbirlerine öcü gibi bakan bu iki cins, bastırılmış duyguların sonucu mu oluşuyor bilemiyorum.
    Dönelim pembe minibüs mevzuna. Bence sorun, minibüslerdeki karşı cinslerin birbiri ile münasebeti değil. Sorun minibüslerin insani taşıma şartlarını taşımaması. Mevcut taşıma şartları hem insani değil hem İslami değil.
    Ayakta yolcu uygulamasına son verilirse, tıklım tıkış taşımacılık bitirilirse minibüsün renk problemi de kökten çözülür.
    Yani taciz gibi suçların oluşumuna imkan sağlayan ortamların ıslahı yeterli olacaktır.

    YanıtlaSil