İngiliz edebiyatı bölümünde okuyorsanız iki farklı dünyada yaşıyorsunuz demektir. Bu iki
dünya arasındaki sınır, sınıf kapısının ta kendisidir. Sınıf kapısından içeri adım atmadan önce
erkek egemen dünyada nefes alırken sınıfta adeta feminen güç söz sahibi. Nasıl olmasın ki ?
Hem kadın olacaksın hem de İngiliz edebiyatında hoca. Bu durumda feminizm kaçınılmaz bir
sondur. Tabi bu kaçınılmaz son masumların başında patlıyor.
İlk olarak tüm samimiyetimle söyleyebilirim ki okuduğunuz 5 metinden 6’sı, evet 6’sı,
feminist teori ile ilgili. Hikaye ise standart; kişi patriarkal toplumda yaşam mücadelesi veren
bir kadın; yer patriarkal bir toplum; zaman patriarkal kuralların hüküm sürdüğü bir zaman.
Öykünün sonunda kadın ya topluma karşı görevlerini ( annelik, zevcelik vb) reddederek
kendine bir yol çizer ve sonsuza kadar mutlu mesud (!) yaşar ya da o toplum içinde
baskılardan ötürü çürür ve yok olur. Aksini iddia edemezsiniz, klişelere karşı gelemezsiniz.
Okumak ve feminist teorinin hoşuna gidecek yorumlar yapmaya mahkumsunuz. Yoksa
karşınızdaki melek yüzlü hoca bir anda tırnaklarını çıkarmış bir cadıya dönüşebilir. ( Hoş, cadı
olarak nitelendirilmek feministlerin hoşuna gider, zira cadılar da kadındır üstelik tarihte “cadı
avları” olarak bilinen bir dizi katliama maruz kalmış, masum kadınlardır. )
Ve gelgelelim o sahneye; erkek bir şahıs duygu ve düşüncelerini belirtmek adına söz alır ve
tüm gözler, bilhassa feminen bakışlar tehditkar bir ifadeyle ağzından dökülecek sözleri bekler
pür telaşla. Kısa süreli şok geçiren erkek şahıs bir iki kekelemenin ardından hocanın söylemini
yineler. Böylece anaerkil düzenin takdirini kazanır. Anaerkil düzenin bu baskısı münasebetiyle
gerçek düşüncelerini yutmak zorunda kalmıştır bu arkadaş.
Buraya kadar belki her şey normal karşılanabilir, tolere edilebilir. Lakin asıl dilemma
feminist bacıların başörtülü bacılarıyla göz göze geldiği o anda ortaya çıkar. Kadını kutsayan,
onu her yönüyle savunan feminist akıl başörtülü bacısına alaycı ve kibirli bir bakış atarak
yaşadığı ruhsal karmaşayı gözler önüne serer. Kadın özgürlüğü sloganları atan feminist
arkadaş, özgür iradesiyle seçimini yapmış bir kadını eleştirir, yerden yere vurur. Haklı olarak
şöyle bir soru şekilleniyor kafamızda ; “ Bre arkadaş ! Sen değil miydin kadın seçimlerinde
özgürdür, istediğini giyer istediğini takar diyen ?”
Velhasıl mesele kadın-erkek meselesi değil, mesele kendi ideolojisini bir ve kutsal saymak
ve de farklı düşünenleri aforoz etmektir. Tam bir faşizan kafa yapısı değil de nedir ?
Ve sonunda ders biter, bizler ataerkil dünyanın sınırlarına geçiş yaparız.
Büşra Begçecanlı
feminizmin kadinin insan haklarini savunmak oldugunu.. esit is hakki.. esit ucret.. esit saglik egitim secim hakki oldugunun altini bir cizmek istedim... erkekleri sindirmek olmadigini.. ha bir de evet bas ortusune karisanlari kiniyorum.. kendi adima.. kim neresine ne takmis umurum olmaz.. benim durumumun da kimsenin umurunu etkilememesini isterim..
YanıtlaSil